Başlığını Hiç Bir Zaman Koyamadığım Bir Başlık
saatin kaç olduğunu, bugün günlerden ne olduğunu düşünmeden yaşıyoruz. Düşünmeden ve şuursuzca yaşıyoruz bu hayatı. Ben zamanı sayıyorum. Günlerden hangi olduğunu, saatin kaç olduğunu hatta kaç gün sonra ki planı yapacak kadar sayıyorum zamanı. Bir gün ölüp gideceğiz ve sabaha çıkmaya senedimizin olmadığı bu hayatta ya çok sayıyoruz zamanı ya da hiç saymayıp har vurup harman sarıyoruz. Zamanın bile kredi kartına 24 ay taksitle verilebilecek bir çağa doğru yaklaşırken, bu umursamamazlık neden? Bunu sorarım size..
İnsanların birbirlerine gülmediği bir hayatta yaşıyoruz. Ben bundan daha acınası ve orijinal bir intihar şekli görmedim. Toplumca, toplulukça hatta insanlıkla birlikte toplu intihar planımızı korkunç bir şekilde, korkunç derecede bir hızla hazırlıyoruz ve bunu uygulamak için günü bırakın, yalnızca saatlerimizin bizi sıkıştırdığı kadar kalan zamanımızın olduğu düşüncesine varıyorum. Gülmüyoruz, konuşmuyoruz. aptal aptal sağa ve sola bakıyoruz. Öylece duruyoruz metrolarda saksı de yetişen bir "bonsai" ağacı misali. Erol Büyükburç üstadımızın "Ben saksı değilim!" repliği aklıma gülerek gelse de, üstadın haklı olduğunu görüyorum. Hepimizin 21. yüzyılın ortasına gelmiş bireyler olarak saksı da yetişen bir süs bitkisi gibi yaşıyoruz hayatı ve bu şartlara göre yetiştiriyoruz çocuklarımızı. Geleceğin yeni saksıları, dünyaya hoş geldiniz!
0 yorum:
Yorum Gönder