Distopik Eserlerde Toplum

, , No Comments



       Herkese yeniden selam olsun dostlarım. Burada ki sığınağımız da huzur bulan ve nefes alabilen dostlarım. Temelimde esin kaynağı olarak gördüğüm bu edebiyat türünün yeni bir araştırma yazısıyla karşınızdayım. Bugün "Distopik Eserlerde Toplum" üzerine bir deyişte bulunmak istedim. Belki de bu yazı sonrasında insanlığın nasıl bedbaht bir durumda olduğunu ve kendini bir distopya içerisinde yok ettiğini fark edeceğiz. Ama her şeyin en başında bu analizimiz içinde bilgi gerekli.

       Bu yazımı okumaya başlamadan önce distopya edebiyatı hakkında kısa ve ferah bir bilgi edinmek isterseniz buraya tıklayarak bu konuda ki yazımı okuyabilirsiniz.


 Toplum Nedir?

       Toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için etkileşen , belli bir coğrafi mekanda yaşayan ve ortak bir kültürü paylaşan pek çok sayıdaki insanın oluşturduğu birlikteliğe “toplum” denir.

      En başta toplumun ne demek olduğunu bilmek lazım diye düşünüyorum. Yukarıda ki tanım, genel olarak sosyoloji bilim dalının bize sunmuş olduğu resmi kaynaklardan aldığım bir tanımdır. Toplum, sosyalleşmenin ve büyümenin getirdiği insanı bir ihtiyaçtır. Bireyler toplumu, toplumlar ülkeleri oluşturur. Bununla birlikte toplum her zaman yönetilmeye aç bir sürüdür.


Distopya da Toplum

     Distopya tanım olarak ilk kez Thomas Moore tarafından öne sürülen bir kavram olsa da uzun bir süre tanım olarak sağlam bir netlik kazanamamıştır. Bu kavram öne sürülmeden önce de toplumda muhakkak bu tanıma yakın bir kuşku dönemleri geçirmiştir. Bunun fiziksel olarak belirli bir tanıma uyması ve vücut bulması süreci de toplumların kendi kendilerine yaşatmış olduğu kaoslardan, felaketlerden meydana gelmiştir. Toplumu açıklamamızın sebebi de kelime anlamıyla distopya terimini esasında toplumun yaratmasıyla oluşmuştur. Distopya felsefesi ve düşüncesi ile birlikte diğer felsefe ve düşünceler de toplumun kendi kendine ürettiği iyi ya da kötü durumlardan ve olaylardan beslenerek meydana gelmiştir.

     Distopik romanlar genellikle çağdaş toplum unsurlarını içeren ve bazı modern eğilimlerin sakıncalarına karşı uyaran ve buna geleceğin durumunu anlatırlar. Sosyolojik olarak konuya bakıldığında sosyal gelişmelerle ilişkileri açısından bir edebi tür olarak romana verilen anlam ve önem ile karşılaşmak çok olasıdır. Bu anlamda sosyolojik ve toplumsal yapıyı teknolojinin gelecekte koyacağı denetim potansiyelini ve bunun insan doğası üzerinde ki olumsuz etkilerinden haberdar eden avangart* sanatçı ürünleridir. Bu gelişmeler sanatçının duyarsız kalamayacağı sosyal sorunların varlığını işaret etmektedir. Sanatçının anlatmak istediği bu tekno-sosyal gerçeklik durumları, bireyden topluma tüm ilişki durumunu belirleyecek düzeye ulaşmıştır. Bu konuda anlatım, bir ihtiyaç haline gelmiştir.

     Toplumsal açıdan bakıldığında feminist, solcu, fantastik, siberpank(cyberpunk) distopya vb. bir çok kurgusal yapının, düşüncenin eserlere işlendiği çok net bir şekilde görülmüştür ve bunun gibi bir çok temel ve alt kurgu yapıları halen görülmektedir. Baktığımızda distopik romanlar, toplumun hızlı değişimi ve gelişiminin yarattığı sosyo-psikolojik durumun edebi yansımalarıdır, meyveleridir. Açıklamak gerekirse insanın varlık, evren, doğa, gündelik hayat vb. konulara yapılan topluca müdahalenin doğurduğu gelecek kaygısının en sert toplum muhalefetini gerçekleştiren ürünleridir. 1930 - 1960 yıllarında çıkan distopik eserler ise "İkinci Dünya Savaşı dönemi ve hemen sonrasında teknolojiyi savaşla hatırlayan, maceraperest iktidarlardan yorulmuş kitlelerin yorgun iç dünyasını anlatan" edebi ürünler olmuştur.

     Distopik romanlar zamanla toplumsal yapının, teknolojiyi ve düşünsel anlamda bilimsel kuramlarla olumsuzlukların tartışıldığı düşünce ortamı haline gelmiştir. Bu romanlarda kapitalizm ve totaliter rejimin altında gelişen gözetim mekanizmaları, sınıflaşma, şirketleşme, kurmaca gerçekliklerin oluşturulması, hafıza kaybı, paranoya, propaganda, makinelerin hakimiyeti, ekolojik kirlenme, salgın hastalıklar, beklenmeyen sonuçlarıyla genetik deneyler ve izole toplum temalar kullanılmaktadır. Distopik romanların ortaya çıkışında ve devamında sadece kötümser felsefenin değil eleştirel çatışmacı yaklaşımın değişik önermelerinin etkileri her zaman görülmüştür. Modernizm karşıtı bu duruş, özgürlüğü kısıtlamış ve düşüncesi yönlendirilen toplum söyleminin destekçisi olmuştur. Distopik romanlarda, sistemin tek tip insan üretimi karşısında farklılıkları savunun bir özgürlük gurubun azınlığı ve çeşitlilik arzusunun özgürlüğün temel noktası olarak işlenmesi görüşlerine uyan bir durumdur.


Umarım açıklayıcı olmuşumdur. :)

Bir sonra ki yazımda görüşmek üzere dostlarım. Sağlıcakla kalın. :)
   
Kaynakça;

Distopik Romanlarda Toplumsal Kurgu - Yard. Doç. Dr. Ejder ÇELİK

Ütopya ve Distopya: Siyasetin Edebiyat Üzerine Etkisi - Onur Ağkaya


0 yorum:

Yorum Gönder